Sözlü çeviriler, simültane (eş zamanlı) tercüme, konsekütif (ardıl) tercüme ve karşılıklı tercüme olmak üzere üç ayrı kola ayrılmaktadır. Sözlü tercümenin her bir dalı için, kendilerine özel olarak sınırlandırılabilecek çeşitli avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Genelleme yapmak gerekirse; tercümenin gerektirdiği özelliklerin, yani birbiri arasında aktarım yapılacak iki dile ve kültüre hâkimiyetin yanı sıra, gerekli olan bir takım farklı özellikler de mevcuttur. Sözlü çeviri anında, tercümanın direkt olarak ortamda bulunuyor olması çeşitli zorluklar taşımasına rağmen, esasında yazılı tercümede elde edilemeyecek olan bir fırsattır. Konuşmacının bulunduğu ortamda birebir olmak demek, konuşmacıyı gözlemleyebilme imkanını elde etmek demektir. Böylelikle, yazılı çeviriye oranla, daha rahat şekilde çeviri süreci tamamlanmaktadır.
Sözlü Tercüme Kolaylıkları
Karşılıklı tercüme, en az üç dile hakim olan bir çevirmenin, birbirleriyle iletişim kuramayan iki ya da daha fazla kişi arasında gerçekleştirilen tercüme işlemidir. Resmi ya da gayri resmi görüşmeler bu tür çevirilerin kapsamı alanına girmektedir. Karşılıklı tercümenin kolay olan noktası ise, birden fazla tercüman gerektiren bir konuşma içerisinde tek tercümanla iletişimin sağlanabilmesidir. Dolayısıyla hem ekonomik olarak hem de zamansal olarak büyük bir kazanç söz konusudur.
Ardıl (Konsekütif) çevirilerde ise, kaynak dilde konuşmasını yapan konuşmacının kurduğu bir ya da daha fazla cümleden sonra, tercümanın sözlü metni aktaracağı hedef dile çevirmektedir. Bu süreç esnasında çevirmen, hızlı not alma tekniklerinden ve güçlü hafızasından yararlanmaktadır. Ardıl (konsekütif) tercümeler genel olarak iş toplantılarında, konferanslarda, uluslararası görüşmelerde kullanılsa da, informel ortam çevirileri için de kullanılan sözlü tercüme yöntemleri arasındadır. Ardıl tercüme özel not alma teknikleriyle desteklenen bir tercüme yöntemi olduğundan daha resmi görüşmelerde kullanılması uygundur. Ardıl tercümelerin en büyük rahatlığı ise, konuşmacının konuşmasında anlaşılmayan kelimelerin açıklığa kavuşabilmesi için tercümanın kelimeyi tekrarlatma fırsatının olmasıdır.
Eş zamanlı (simültane) çeviri ise, sözlü tercümenin teknolojik imkanlardan en çok yararlandığı bir türüdür. Simültane (eş zamanlı) çevirinin en büyük rahatlığı olarak sıralanabilecek özelliği ise; hedef dille ait dinleyici kaybının yaşanmadan çeviri sürecinin tamamlana bilmesidir. Ayrıca dinleyicilerin dikkatleri çok dağılmadan neredeyse eş zamanlı olarak sözlü metinler çevrilmektedir. Bu durum çeviri için ayrılan zamanı da minimuma indirmektedir. Bu da hem çevirmenlere, hem konuşmacıya, hem de dinleyenlere oldukça büyük bir avantaj sunmaktadır.
Eski çağlardan itibaren başvurulan bir tercüme yöntemi olan sözlü tercümenin, günümüzde profesyonel bir çalışma alanı olarak yer alabilmesi yirminci yüzyılın ilk çeyreğini bulmuştur. Kullanımı eski zamanlara dek uzanan bu işlem, günümüzde artık bir akademik disiplin olarak yer almaktadır. Birçok dilbilimci tarafından tercüme işlemi yazılı tercüme ve sözlü tercüme olarak ikiye ayrılsa da, her iki çeviri türünün de aynı ağacın köklerini oluşturduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar birbirine benzer gibi görünse de, bu iki tercüme pek çok yönden farklılık göstermektedir.
Sözlü Tercüme Zorlukları
Sözlü tercüme, tıpkı yazılı tercümede olduğu gibi birbiri arasında aktarım yapılacak iki dile ve kültüre hâkimiyet gerektirmektedir. Fakat bunların yanı sıra sözlü tercümeyi, yazılı tercümeden daha zor kılan özellikler genel olarak; daha donanımlı bir genel kültür, daha iyi insani ilişkiler, çok daha hızlı düşünme, hızlı not alabilme, pratik zeka, entelektüel birikim, hızlı anlama ve aktarma olarak sıralayabiliriz. Sözlü çeviri sürecinde tercüman, kaynak dilde anlatılmak isteneni hızlıca anlayıp kavramalı ve hedef dile anlamlı bir şekilde aktarmalıdır. Sözlü tercümede önemli olan nokta, konuşmacının kelimelerini birebir çevirmek değil, konuşmacının düşüncelerini ve üslubunu aktarmak olmalıdır. Tüm bu sürecin aksamadan işleyebilmesi için, sözlü tercüman olarak göre yapan kişinin donanımlı olması gerekmektedir.
Sözlü tercümelerin zor bir diğer yanı ise, aktarımın anlık olarak yapılmasıdır. Bu esnada tercüman sözlüklere bakabilecek fırsat yakalayamamaktadır. Bu noktada, sözlü tercümanın aklına gelmeyen kelimeler yerine o kelimelere yakın sözcükler bulabilmesi oldukça önem arz etmektedir. Sözlü tercüman, çeviri esnasında duraksama yapmamalıdır. Bunun için gerekli bir diğer özellik de çevirmenin akıcı bir dille konuşmasıdır. Konuşmacı, dinleyici ve tercümanın aynı mekanda bulunma mecburiyeti de sözlü tercümenin bir dezavantajı olarak belirtilebilir.
Sözlü tercüme yapabilmek için çeşitli eğitimler almak da neredeyse bir zorunluluktur. Bunlar arasında ilk sırada yer alan; hızlı not alma teknikleridir. Hızlı not alma tekniklerinin yanı sıra, hafızalarının daha güçlü olabilmesi için çeşitli pratikler de uygulanmaktadır.
Sözlü tercümanlar, çalışma koşulları açısından da yazılı tercümanlardan ayrışmaktadır. Özellikle simültane (eş zamanlı) çevirilerde, dış seslerden yalıtılmış küçük kabinlerde çalışılmaktadır. Kabinlerin ufak ve daraltıcı alanlar olduğu düşünülecek olursa, sözlü tercümanların oldukça zor şartlar altında çalıştıklarını söyleyebiliriz.